بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالُواْ وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ ٩٦

Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler:

– Diyanet İşleri

تَٱللَّهِ إِن كُنَّا لَفِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ ٩٧

“Allah’a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”

– Diyanet İşleri

إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ٩٨

“Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.”

– Diyanet İşleri

وَمَآ أَضَلَّنَآ إِلَّا ٱلْمُجْرِمُونَ ٩٩

“Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı.”

– Diyanet İşleri

فَمَا لَنَا مِن شَٰفِعِينَ ١٠٠

“İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok.”

– Diyanet İşleri

وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ ١٠١

“Candan bir dostumuz da yok.”

– Diyanet İşleri

فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ١٠٢

“Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”

– Diyanet İşleri

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ١٠٣

Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi.

– Diyanet İşleri

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ١٠٤

Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.

– Diyanet İşleri

كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ ٱلْمُرْسَلِينَ ١٠٥

Nûh’un kavmi de Peygamberleri yalanladı.

– Diyanet İşleri

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ ١٠٦

Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu